Konvansiyonel yöntem ve diyot lazer ile yapılan gingivektomi sonrası yara iyileşmesindeki klinik, biyokimyasal parametrelerin ve epitelizasyon seviyelerinin değerlendirilmesi
Özet
Diş eti büyümeleri, akut ya da kronik enflamatuvar değişiklikler sonucunda olan, diş etinde hacimsel artışın klinik olarak gözlemlendiği, sık görülen bir diş eti hastalığıdır. Diş eti büyümelerinin tedavisinde konvansiyonel yöntem dışında lazer ve elektrocerrahi gibi farklı teknikler kullanılmaktadır. Çalışmamızın amacı konvansiyonel yöntem (kontrol grubu) ve diyot lazer (test grubu) ile yapılan gingivektomi sonrası klinik parametreleri, iyileşme sürecindeki epitelizasyon seviyeleri, diş eti oluğu sıvısındaki interlökin-18 (IL-18), trombosit kaynaklı büyüme faktörü-AA (PDGF-AA), insülin benzeri büyüme faktörü 1 (IGF-1) seviyeleri ve ağrı seviyeleri bakımından karşılaştırmaktır. Split-mouth çalışma şekli oluşturuldu; alt veya üst çene sağ ve sol anterior bölgelerde simetrik kronik enflamatuvar diş eti büyümesi olan, sistemik olarak sağlıklı toplam 21 (11 kadın, 10 erkek) hasta çalışmaya dahil edildi. Operasyon öncesi ve sonrasında 14 ve 21. günlerde hastalardan klinik periodontal parametreler kaydedildi ve diş eti oluğu sıvısı örnekleri toplandı. Operasyon sonrası epitelizasyon seviyelerinin değerlendirmek amacıyla operasyondan hemen sonra, 3, 7, 14 ve 21. günlerde yara bölgesi mira-2-tone ile boyanarak ağız içi fotoğraflar çekildi. Operasyon sonrası ağrı seviyelerini değerlendirmek amacıyla operasyondan sonra aynı gün, 3, 7 ve 14. gün hastalardan VAS ağrı skalasını işaretlemeleri istendi. Test ve kontrol gruplarında plak indeksi (Pİ), gingival indeks (Gİ), sondalanabilen cep derinliği (SCD), sondalamada kanama (SK) ve klinik ataşman seviyesi (KAS) değerlerine bakıldığında tüm zaman dilimlerinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. Operasyon sonrası epitelizasyon seviyelerini değerlendirmek amacıyla çekilen ağız içi fotoğraflar İmage J programında bilgisayar ortamında analiz edildi. Test ve kontrol grupları arasında epitelizasyon seviyesi değerlerine bakıldığında 3. günde test grubunda epitelize olmayan alanların seviyesi kontrol grubundan daha az gözlense de tüm zaman dilimleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. 21. günde tüm hastalarda epitelizasyonun büyük çoğunlukla tamamlandığı gözlendi. Biyokimyasal parametreler açısından tüm zaman dilimlerine bakıldığında IL-18, PDGF-AA ve IGF-1 seviyeleri benzer bulundu ve istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmedi. Operasyon sonrası ağrı seviyeleri değerlendirildiğinde test ve kontrol grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. Bu bilgiler dahilinde diyot lazer ve konvansiyonel yöntem ile yapılan gingivektomi operasyonlarının birbirleri üzerinde üstünlüğü olmadığı söylenebilir. Gingival enlargement, comprises a common feature of gingival disease in which an increase in size of the gingiva is observed, which may result from chronic or acute inflammatory changes. Different techniques, such as laser and electrosurgery are used in the treatment of gingival enlargement. This study aims to compare and investigate clinical parameters after gingivectomy techniques with conventional method (control group) and diode laser (test group) in terms of epithelization levels in the healing process, levels of IL-18, PDGF-AA, IGF-1 in gingival fluid and pain levels. Split-mouth designed of operation was created; A total of 21 systemically healthy patients (11 females, 10 males) with chronic inflammatory gingival enlargement in the right and left anterior regions of the maxilla and mandible was included in the study. Clinical periodontal parameters were measured from the patients before and on the 14 and 21st days after the operation and gingival crevicular fluid samples were collected. To evaluate the epithelization levels after the operation, the wound area was stained with mira-2-tone dye, and intraoral photographs were taken on the 3, 7, 14 and 21st days immediately after the operation. Patients were asked to fill the VAS pain scale on the same day, 3, 7 and 14th days after the procedure evaluate the postoperative pain levels. When the plaque index, gingival index, probable pocket depth, bleeding on probing and clinical attachment level were examined in the test and control groups, no statistically significant difference was found between the groups in all periods. Intraoral photographs were taken to evaluate epithelization levels after the operation were analyzed in the Image J program. When the epithelization level values between the test and control groups were examined, the level of non-epithelialized areas in the test group was less than the control group on the 3rd day. Still, there was no statistically significant difference between all time periods. It was observed that epithelization was mostly completed in all patients on the 21st day. When all time periods were examined in terms of biochemical parameters, IL-18, PDGF-AA and IGF-1 levels were found to be similar, and no statistically significant difference was observed. When the postoperative pain levels were evaluated, no statistically significant difference was found between the test and control groups. Within this information, it can be said that gingivectomy operations performed with diode laser and conventional method have no superiority over each other.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/20.500.12933/40https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=9MiDp3x86xrwjpi5-14w-XrAQwskKLBu2pUe2rb5QiFWOuNB_KSPauOuf0vJRvFK
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [5]