Anti-HBc Testinin Bağışçı Seçimindeki Rolü, Güncel Algoritmaya Katkısı; Gülhane Deneyimi Türkiye için Örnek Model Olur Mu?
Göster/ Aç
Erişim
info:eu-repo/semantics/openAccessTarih
2022Yazar
Yılmaz, SonerYazıcı, Murat
Eldemir, Sibel
Günçıkan, Mustafa Nuri
Şafak Yılmaz, Esra
Eker, İbrahim
Avcı, İsmail Yaşar
Üst veri
Tüm öğe kaydını gösterKünye
Yılmaz, S. (2022). Anti-HBc Testinin Bağışçı Seçimindeki Rolü, Güncel Algoritmaya Katkısı; Gülhane Deneyimi Türkiye için Örnek Model Olur Mu?. Mikrobiyol Bul, 56(2), 288-303.Özet
Transfüzyon yoluyla bulaşan enfeksiyonların oluşturdukları riskleri azaltarak transfüzyon güvenliğini en
üst düzeye çıkarabilmek için ilave ya da farklı test algoritmaları uygulanabilmektedir. Hepatit B kor antikoru
(anti-HBc), bu kapsamda en sık başvurulan serolojik belirteçlerden biridir. Bu çalışmada, merkezimizde rutin
tarama testleri kapsamında çalışılan anti-HBc test sonuçlarının analiz edilmesi ve oluşturulan bağışçı geri
kazanım protokolünün etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 2014-2019 tarihleri arasında kan
bağışı yapmak üzere Gülhane Bölge Kan Merkezine başvuran toplam 57 191 kişi dahil edilmiştir. Tüm kan
bağışları “kemiluminesans immunoassay” yöntemiyle anti-HBc (Architect i2000 SR, AXSYM, Abbott, IL,
ABD) açısından taranmıştır. Anti-HBc test sonucu pozitif çıkan kişilerden kendilerine ulaşılabilenlere, bağışçı
geri kazanım protokolü gereğince, hepatit B yüzey antikoru (anti-HBs) ve hepatit B virüs (HBV) deoksiribonükleik asit (DNA) testleri (ABI Prism 7500 Real time PCR system, Applied Biosystems, ABD) çalışılmıştır.
Anti-HBs değeri >100 IU/ml ve HBV DNA test sonucu negatif olanlar bağışçı havuzuna dahil edilmiştir.
Çalışmaya dahil edilen 57 191 kan bağışçısının 5125 (%8.5)’inin anti-HBc test sonucu pozitif bulunmuştur.
Bağışçıların 54 035 (%94.4)’inin erkek, 3156 (%5.5)’sının kadın olduğu belirlenmiştir. Çalışmanın yapıldığı
yıllar arasındaki cinsiyet dağılımı açısından fark istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p< 0.001). En yüksek
anti-HBc pozitifliği (%35.7) 60 yaş ve üzerinde olanların grubundayken, en düşük pozitiflik (%3.8) ise 18-
30 yaş grubunda tespit edilmiştir (r= 0.549, p= 0.0001). Anti-HBc seroprevalansının en yüksek olduğu yıl
2017 (%10.1), en düşük olduğu yıl ise 2014 (%7.9) olarak belirlenmiştir. Seropozitifliğin yıllar içindeki dağılımı istatiksel olarak anlamlı (p< 0.001) bulunmuştur. Çalışmada 439 bağışçının anti-HBs ve HBV-DNA test
sonuçlarına ulaşılmış ve bunların 301 (%68.5)’i geri kazanım protokolü gereğince yeniden bağış yapmaya
uygun olarak değerlendirilmiştir. Geri kazanım protokolü uygulanan bağışçılarda izole anti-HBc pozitiflik
oranı %7.5 (33/439), HBV DNA pozitifliği ise %0.2 (1/439) olarak tespit edilmiştir. Çalışmanın yapıldığı altı
yıllık süreç boyunca anti-HBc seroprevalansının %10’un altında seyretmesi, bu testin mikrobiyolojik tarama
testleri kapsamında değerlendirilebilmesi adına oldukça önemli bir veridir. Ayrıca, anti-HBc testine bağlı
yaşanan bağışçı kayıplarının, uygulanan bağışçı geri kazanım protokolleriyle önemli derecede azaltılabileceği görülmüştür. Anti-HBc tarama stratejisine HBV epidemiyolojisi, maliyet etkinlik ve olası bağışçı kayıpları
dikkate alınarak karar verilmelidir. Additional or different test procedures can be applied to maximize transfusion safety by reducing the
risk of transfusion-transmitted infections. Antibodies to hepatitis B core antigen (anti-HBc) is one of the
most commonly used serologic marker in this context. The aim of the study was to analyse anti-Hbc test
results performed within the scope of routine screening tests in our center and to examine the effect of
the donor re-entry protocol established. A total of 57191 people who applied to Gülhane Regional Blood
Center to donate blood between 2014-2019 were included in the study. All blood donations were screened for anti-HBc by chemiluminescense immunoassay (Architect i2000 SR, AXSYM, Abbott, IL, USA).
Hepatitis B surface antibody (anti-HBs) and hepatitis B virus (HBV) deoxyribonucleic acid (DNA) (ABI
Prism 7500 Real time PCR system, Applied Biosystems, USA) tests were performed in accordance with
the donor recovery protocol for those who could be reached among those with positive for anti-HBc test
results. Samples with > 100 IU/ml of anti-HBs levels and negative for HBV DNA test were included in the
donor pool. Of the 57 191 blood donors involved in the study, 5125 (8.5%) were found as positive for
anti-HBc. Of the donors, 54 035 (94.4%) were male and 3156 (5.5%) were female. The difference was
found to be statistically significant in terms of gender distribution between the years of the study (p<
0.001). The highest anti-HBc positivity rate (35.7%) was in the age group of 60 years and over while
the lowest positivity rate (3.8%) was in the age group of 18-30 years (r= 0.549, p= 0.0001). The year
with the highest anti-HBc seroprevalance (10.1%) was 2017, while the year with the lowest (7.9%) was
2014. The distribution of seropositivity over the years was statistically significant (p< 0.001). In the study,
anti-HBs and HBV-DNA test results of 439 donors were accessible and of which 301 (68.5%) were considered eligible to donate again according to the re-entry protocol. The isolated anti-HBc positivity and
HBV-DNA positivity rates were 7.5% (33/430) and 0.2% (1/439) respectively,in blood donors to whom
re-entry protocol was performed. The seroprevalance of anti-HBc below 10% during the six-year period
in which the study was conducted is a critical data for the evaluation of this test within the scope of
routine microbiological screening tests. Moreover, we have observed that donor losses due to the antiHBc testing can be significantly reduced with the implementation of donor re-entry protocols. Anti-HBc
screening strategy should be decided by considering of HBV epidemiology, cost-effectivity and possible
blood donor losses.